2 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir gerçek daha…

Duygularımı hep saklayan birisi olduğumu söylemiştim, değil mi? Peki ya bu oyunun son 2 haftadır, tam olarak 17 Temmuz’dan beri karıştığını? “17 Temmuz mu? N’alaka? Dolunay falan mı vardı?” vardı diyebilirsiniz. Belki dolunay vardı, bilemeyeceğim. Ancak o günün bambaşka bir gün olmasının nedeni, Kuzenim Epıl’ın bir süredir sevmekte olduğum çocukla bizi topluya alıp, duygularımızı itiraf ettirmesiydi. Ben duygularımın ne olduğundan bi’haberken Epıl her şeyi çözmüştü bile. Tereddüt etmeden atılıvermiştim o denize. Sadece o altın balığı tekrar görebilmek için. Onu yakaladığımda ise, yuvasını gördüm. Karamsarlıkla doluydu. Duygularla. Kötüydüler. Yine de nefes almak için bile durmadım. Çünkü o altın balığın ışıltısı gözlerimi kamaştırmıştı. Gölgeler yok olmuştu. Veya sadece saklanıyorlardı. Derinlerde. Ama oradaydılar. Nefesimi dinliyorlardı. Duygularımda boğulduğumda geleceklerdi. Ama henüz değil…

Ve mükemmel sahne çekiliyordu. Kimsenin paylaşamadığı gerçek gülücükler. Ve sihirli cümle. “Seni Seviyorum.” Niye her şey kusursuzdu? Sakar amatör neredeydi? Kendini bilmiş çaycı niye burada değildi? Her güzel şeyin bir sonu vardı. Ve ben o sonun olabildiğince geç gelmesini istiyordum. Ben ölürken falan. Onun benimle olmaktan mutlu olmasını istiyordum. Bundan utanmamasını, ona layık olmayı, tek olmayı. Duyarlılaşmıştım. Ama tek şeye karşı. Körleşmiştim dışarıya karşı. Savunmasızdım. Ve korkuyordum. İleride benden uzaklara gitmesinden korkuyordum ve bencilce davranıyordum. Geceleri yatarken bir gemide olduğumu hayal ediyordum hep. Onu sıkmaktan korkuyordum. Benden sıkılmasından, bıkmasından ve hemencecik gitmesinden. Gittikçe güçsüzleşiyordum. Yıllar içinde ördüğüm o demir kafes eriyordu. Ve sonunda çırılçıplak kalacaktım. O gün o iki kişi yanımda olacak mıydı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tiini Viini String Bikiniii

Tiini Viini String Bikiniii
Evet, Gunther'e takmış durumdayım. Tanrım o nasıl dudak uzatmaktır öyle! Benim olmalı o dudaklar! Hehe.